Ahmet Hamdi Tanpınar

Türk edebiyatının önemli yazar ve şairlerinden Ahmet Hamdi Tanpınar, vefatının 63 yılında anılıyor.

Estetik serüvenin coğrafyasını genişleten yazar: Ahmet Hamdi Tanpınar

Olum-yildonumunde-Ahmet-Hamdi-Tanpinar

“Huzur”, “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” ve “Beş Şehir” eserleriyle okuyucuların kalbinde yer edinen Tanpınar, 23 Haziran 1901’de Kadı Hüseyin Fikri Efendi ile Nesime Bahriye Hanım’ın üçüncü çocuğu olarak İstanbul’da dünyaya geldi.

Farklı şehirlerde okuduğu ilkokul, ortaokul ve lisenin ardından bir yıl kadar baytar mektebinde eğitim alan Tanpınar, lise öğrencisiyken şiirlerinden tanıdığı Yahya Kemal Beyatlı’nın etkisiyle 1919’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne girdi.

Fakülteyi “Şeyhi’nin Hüsrev ve Şirin’i” adlı teziyle 1923’te bitiren yazarın hocaları arasında Beyatlı’nın yanı sıra Cenap Şahabettin, Necip Asım, Rıza Tevfik, Fuad Köprülü, Ferit Kam, Yusuf Şerif Kılıçel, Ali Ekrem Bolayır, Hüseyin Daniş gibi isimler yer aldı.

Tanpınar, adını ilk kez 1920’de “Altın Kitap” dergisinde yayınlanan “Musul Akşamları” şiiriyle duyururken, mezuniyetinin ardından Erzurum, Konya, Ankara ve İstanbul’daki farklı okullarda estetik, mitoloji ve edebiyat öğretmenliği yaptı.

Paul Valery okuduktan sonra estetik algısı yeni bir boyut kazandı

Şiir zevkinin oluşumunda özellikle Beyatlı ile Ahmet Haşim’in etkisi olduğunu yazılarında da aktaran Tanpınar’ın eserleri “Dergah”, “Milli Mecmua”, “Hayat”, “Görüş”, “Ülkü”, “Varlık”, “Oluş”, “Kültür Haftası” ve “Aile” dergilerinde okuyucuyla buluştu.

Eleştirmen Doğan Hızlan, 26 yaşındayken Fransız şair Paul Valery’yi okuduktan sonra estetik algısı yeni bir boyut kazanan Tanpınar için, bir televizyon programında şunları kaydetti:

“Tanpınar’ın önemi, birçok estetik soruna yanıt araması. Sadece romancı ya da şair olarak kalsa, bu türde iyi yapıtlar vermiş biri olarak değerlendirilir, edebiyat tarihi açısından ona göre yargılanırdı. Ama Tanpınar bizim kimlik sorunumuz üzerine çok düşünmüş. Doğu-Batı, bence her yazarın düşünmesi gereken bir sorunsal. Bugün de düşünmesi gereken, yarın da düşünülecek bir sorunsal. Tanpınar buna yanıt ararken estetik serüvenin coğrafyasını genişletiyor.”

Usta edebiyatçının ilk düz yazısı ise 20 Aralık 1928’de yine “Hayat” dergisinde çıkarken, farklı bir çalışma alanı olarak çeviriye de başladı ve 1929’da E. T. A. Hoffmann’ın “Kremon Kemanı” ile Anatole France’tan “Kaz Ayaklı Kraliçe Kebapçısı” adlı kitapları çevirdi.

Ahmet Kutsi Tecer ile 1930’da Ankara’da “Görüş” dergisini çıkarmaya başlayan Tanpınar, 1932’de Kadıköy Lisesi’ne, 1933’te ise estetik mitoloji dersi vermek üzere Sanayi-i Nefise Mektebi’ne atandı.

“Radikalist bir Batıcı”

Tanpınar, kendi ifadesiyle 1932 yılına kadar “radikalist bir Batıcı” olup Doğuyu tamamıyla reddederken, sonrasında ise yenileşmenin gereğine inanmasına rağmen Osmanlı medeniyetinin ve büyük değerlerin giderek kaybolmasından gelen bir hüzün de yaşadı.

Ahmet Hamdi Tanpınar, 1939’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde yeni kurulan “19. Asır Türk Edebiyatı Kürsüsü”nde profesör olarak görev alırken, Tanzimat’tan sonraki Türk edebiyatının tarihini yazmakla görevlendirildi ve İslam Ansiklopedisi’ne de maddeler yazdı.

Kırklareli’nde topçu teğmeni olarak 1940’ta vatani görevini yapan yazar, 1942’de CHP Kahramanmaraş Milletvekili olarak Meclis’e girse de siyasete girmekten hiç memnun olmadı.

Tanpınar, şiirlerinden çok romanları ve edebiyat tarihi araştırmalarıyla tanınırken, edebiyatçılığının yanı sıra kişiliğiyle de dikkati çekti.

İlk kez 1944’te tefrika halinde yayınlanan “Mahur Beste” adlı romanı 1975’te basılan Tanpınar, eserini Lale Devri’nin ünlü hanende ve bestekarı Eyyübi Ebubekir Ağa’ya ithaf etti.

Türk musikisiyle de ilgilenen, eserlerinde zaman duygusunu, mazi düşüncesi ve rüya estetiğini sıkça işleyen yazar, psikolojik tahlillere geniş yer verdiği hikaye ve romanlarında batılılaşma ve gelenekler arasında kalan kişilere odaklandı.

“Kelimenin en hakiki manasıyla Avrupalı fakat aynı zamanda da en derin ve güzel bir şekilde milli” Ahmet Hamdi Tanpınar

İstanbul, Bursa, Ankara, Erzurum ve Konya şehirlerini doğal, tarihi ve kültürel yapılarıyla anlattığı “Beş Şehir” isimli eseri de kaleme alan Tanpınar, romanlarında gerçekçi ve sosyal sorunlara eğilen tarzıyla dikkati çekti.

Mehmet Kaplan’ın tarifiyle “Kelimenin en hakiki manasıyla Avrupalı fakat aynı zamanda da en derin ve güzel bir şekilde milli” olan Tanpınar, edebi eserin ana unsurlarını mükemmeliyet, hayat tecrübesi ve dil temellerine oturttu.

Geçirdiği kalp krizi nedeniyle 23 Ocak 1962’de İstanbul’da vefat eden usta edebiyatçı, Aşiyan Mezarlığı’nda Yahya Kemal’in mezarının yanı başına defnedildi. Mezar taşında, kendi dizeleri olan “Ne içindeyim zamanın/Ne de büsbütün dışında” ifadeleri yazılan Tanpınar’ın tamamlayamadığı ve öldükten sonra notları içerisinden toparlanarak yayına hazırlanan romanı “Aydaki Kadın” 1987’de basıldı.

Daha fazlası için tıklayın.

Kaynak AA

Scroll to Top