Okan Bayülgen ve Richard.
Tiyatro,benim için her zaman bir büyü dünyası, bir sihirli kutu olmuştur. Ne zaman fırsat bulsam, bir oyun izlemek için sahneye doğru adım atarım. Bazen kalabalık bir salonda, bazen daha samimi bir mekânda, ama her zaman tiyatroda bir şeylerin peşinden sürüklenirim. Son zamanlarda pek çok harika oyun izledim ve her biri bende farklı izler bıraktı. Ancak bir oyun var ki, hala zihnimden silinmiyor. Oyun, “Richard” ve oynayan isim, Okan Bayülgen. Okan Bayülgen’in Richard yorumuyla adeta büyülendim.
Okan Bayülgen’den İnanılmaz Bir Richard Performansı
Okan Bayülgen’in sahnedeki performansı, sadece bir oyunculuk değil, tam anlamıyla bir sanat şöleni. Sahne, ışık, dekor, kostümler, müzik ve oyunculuk bir araya gelerek olağanüstü bir uyum içinde birleşiyor. Her şey titizlikle düşünülmüş ve seyirciyi etkilemek için mükemmel bir şekilde tasarlanmış. Ancak asıl büyüleyici olan, Okan Bayülgen’in Richard karakterini nasıl hayata geçirdiği. Onun Richard’ı, sadece bir tarihi figür değil, aynı zamanda insan ruhunun derinliklerine işleyen bir figür. Shakespeare’in yazdığı 3. Richard’ın yaklaşık yüz yıl sonrasında, Tudor’ların bu karakteri Shakespeare’e bir oyun olarak ısmarlamalarından bahsetmeyeceğim. Benim ilgimi çeken şey, Okan Bayülgen’in bu karakteri nasıl yeniden şekillendirdiği. Richard, Shakespeare’in oyununda olduğu gibi bir taht kuralıdır; ancak Bayülgen’in Richard’ı çok farklı bir boyutta varlık buluyor. Bayülgen’in yorumuyla Richard, sadece bir siyasi figür değil, aynı zamanda her bireyin içindeki karanlık tarafı temsil ediyor. Karakterin tüm düşünceleri, duyguları ve arzuları, izleyiciyi içine çeken bir şekilde vücut buluyor. Okan Bayülgen’in performansı, sadece bir oyuncunun değil, bir sanatçının sahnede adeta yeniden doğuşunu izlemek gibi.
Sahnede Sadece Tarihsel Bir Rıchard Yok
Bayülgen’in Richard’ı, yalnızca tarihsel bir figürün yüzeyine bakmıyor, ona bambaşka bir derinlik kazandırıyor. Her karakter, kendi içindeki cehennemi yaşıyor. Her bir karakter, Richard Hell’de somutlaşan kendi karanlık yönlerini diğerlerine yansıtarak cehennemi birbirlerine yaşatıyor. Richard Hell, sadece bir isim değil, tüm insanlığın ortak vicdanını ve karanlık taraflarını temsil eden bir figür. Sahneye baktığınızda, izlediğiniz her karakter bir anlamda Richard Hell’in birer yansıması gibidir. İyi ya da kötü diye net bir çizgiyle ayırmak imkansızdır. Hangi karakterin iyi, hangi karakterin kötü olduğu sorusu da oldukça belirsizdir. Bayülgen’in performansında karşımıza çıkan Richard, aslında herkesin içinde var olan karanlık bir figürdür. Bu, bir tür insan doğasının temel özelliğidir. Richard, tüm kötülükleri, insanın zaaflarını ve hırslarını temsil eder. O, bu dünyada kendi başına var olamaz. Herkesin karanlık tarafıyla birleşerek, toplumsal bir yansıma oluşturur.
Cinsiyetsiz Bir Rıchard
Bir diğer ilginç nokta ise, Bayülgen’in Richard’ı cinsiyetsiz bir varlık olarak sahneye koyması. Richard’ın cinsiyeti, kimliği ya da doğası değil, sadece doğrudan varlığı önemlidir. Tüm karakterlerin vicdanı ve gölgesi olan bu figür, seyirciyi derinden etkileyen bir doğruluk ve açıklıkla sahneye çıkar. Bayülgen’in Richard’ı, sahnede bir tür tanrı olarak, fakat aslında insanları yönetemeyen ve onların içindeki cehennemi temsil eden bir figür olarak karşımıza çıkar. Herkesin birer şiddet aracı haline geldiği, silahların, savaşı başlatacak gücün kaybolduğu bir dünyada, Richard Hell, her karakterin içindeki şiddeti vücut bulduran bir varlığa dönüşür.
Tüm bu anlatımlar, seyirciyi sadece sahnenin önüne çekmekle kalmıyor, aynı zamanda onları bir iç yolculuğa çıkarıyor. Richard Hell’in tüm karanlık tarafları, insan doğasının değişmeyen yanlarını simgeliyor. Okan Bayülgen’in bu performansı, geçmişin bir yansıması olmaktan çok, zamansız bir anlatım yaratıyor. Bayülgen’in Richard’ı, bizi sadece tarihin bir figürüyle değil, her dönemde var olabilecek insanlık halleriyle karşı karşıya getiriyor.
Sonuç:
Sonuç olarak, Okan Bayülgen’in Richard’ı, sadece tarihi bir anlatım değil, derin bir insanlık sorgulamasıdır. Sahnede gördüğümüz her şey, her hareket, her söz, seyirciyi bir adım daha karanlığa yaklaştırırken, aynı zamanda ışığın varlığını da sorgulatıyor. Richard Hell, her karakterin gölgesi, vicdanı ve şiddet aracı haline gelir. Ve evet, Okan Bayülgen’in de dediği gibi, Richard’ın Richard olmaktan başka çaresi yoktur.
Haber: Sezi Coşkuner
Daha Fazlası için Tıklayın.